Yaz, Çevir, Saldır: Komando Usulü Yerelleştirme
İlk olarak 1998 yılında Pyro Studios tarafından geliştirilen Commandos: Behind Enemy Lines, gerçek zamanlı taktik strateji türüne damgasını vuran yapımların başında gelir. II. Dünya Savaşı’nı konu alan oyun, oyuncuları altı farklı komando karakterinin kontrolünü üstlenerek düşman hatlarının gerisinde görevlere çıkarıyordu. O dönemin aksiyon ve strateji anlayışına farklı bir soluk getiren Commandos serisi, gerçek zamanlı taktik (RTT) türünün en saygın ve etkili örneklerinden biri olarak kabul edilir. Kendisinden sonra gelen birçok oyuna ilham kaynağı olan seri; zekâ, sabır ve planlama odaklı oynanışıyla kült statüsüne ulaştı. Özellikle izometrik kamera yapısı, benzersiz karakter yetenekleri ve görevlere yaklaşımda sağladığı özgürlük ile oyun tarihine adını altın harflerle yazdırdı.
Commandos gibi efsanevi bir serinin geri dönüşü zaten büyük bir heyecanken, yayıncı Kalypso Media’nın oyunu Türk oyuncularla ana dillerinde buluşturma kararı alması ve bu görevi 23 Studios olarak bizlere emanet etmesi, gururumuzu ve motivasyonumuzu zirveye taşıdı. Strateji türü gibi metin yoğunluğu yüksek oyunlarda, dilin oyuncuya doğal ve akıcı bir şekilde geçmesi kritik bir mesele. Bu noktada Kalypso’nun bize sağladığı teknik destek sayesinde verimli bir süreç yürüttük. Oyunun atmosferini ve dönem ruhunu yansıtan bir Türkçeleştirme hedefledik; hem askerî terimlerde hem karakterlerin üslubunda bu dengeyi tutturmak için titizlikle çalıştık. Kalypso’nun yerelleştirme konusundaki hassasiyeti ve iş birliğine açık tutumu, ortaya içimize sinen bir sonuç çıkmasında büyük rol oynadı.
Commandos serisi uzun süre resmî Türkçe dil desteğinden mahrum kaldı. Bu durum, Kalypso’nun 2022’de yayınladığı Commandos 3 – HD Remaster ile değişti. Oyunun Türkçe arayüz ve alt yazı yerelleştirmesi, yine 23 Studios olarak tarafımızca yapıldı. O dönemde seriye resmî olarak Türkçe kazandırmak bizim için gurur vericiydi. Commandos: Origins ise bu anlamda bir adım daha ileri giderek, sıfırdan geliştirilen yepyeni bir yapımı Türkçeye tamamen entegre eden ilk Commandos oyunu oldu. 23 Studios olarak ikonik Commandos karakterlerinin her birinin özgün ruhunu ve konuşma tarzını Türkçeye taşırken nelere dikkat ettiğimizi ve nasıl bir ton oluşturduğumuzu gelin şimdi karakter karakter yakından inceleyelim:
Yeşil Bereli (The Green Beret - Jack O’Hara)
Yeşil Bereli’nin diyaloglarını incelerken onun asi, otoriteye başkaldıran, sabırsız ve lafını kesinlikle esirgemeyen doğasını hemen fark ettik. “İlgilenmiyorum! Git başımdan dalkavuk!” ya da “Beni takip et o zaman. Başımı bu belaya sokan adamdan emir alacak değilim.” gibi replikleri, onun emir almaktan hoşlanmayan, başına buyruk ve biraz da kaba bir karakter olduğunu net bir şekilde ortaya koyuyor. Bu nedenle yerelleştirmede, Yeşil Bereli için son derece doğal, filtresiz ve sokak ağzına yakın bir dil kullanmayı tercih ettik. Argo ve küfür kullanımı (“Sikeyim, bir avlu daha.”, “Panzer III’e bak amına koyayım.”, “Hassiktir, Naziler kafayı yemiş!”), karakterin bu pervasız ve anlık tepkilerini yansıtmak için bilinçli olarak seçildi ve onun genel tavrıyla tutarlı bir şekilde diyaloglara yedirildi.
Yeşil Bereli’nin o sert kabuğunun altında yatan adalet duygusu, vefa ve hatta bir nebze duygusallık da kendini gösteriyor. Bu nüansları korumak, onun sadece bir "küfürbaz kabadayı" olarak algılanmasının önüne geçmek için çok önemliydi. Bu yüzden, sert ifadelerinin yanı sıra, bu türden daha içten anlardaki ton değişimini de hassasiyetle işlemeye çalıştık. Onun için, "Pişman olacağıma temkinli davranırım," gibi pragmatik ve deneyimli bir askerin sözleriyle, fevri çıkışları arasında bir denge kurarak, oyuncuya çok boyutlu ama özünde “gerçek” ve “bizden biri gibi” hissettiren bir karakter sunmayı amaçladık. Yeşil Bereli konuşurken, oyuncuların onun hem sertliğini hem de zaman zaman ortaya çıkan insani yönünü hissedebilmesi, bizim için kilit noktalardan biriydi.
Şoför (The Driver - Samuel Brooklyn)
Şoför karakterimiz için ise Yeşil Bereli’nin o sert ve asi tavrından belirgin şekilde farklı, daha enerjik, kendine güvenen, biraz gösterişçi ve aksiyonu bariz bir şekilde seven bir ton oluşturmayı hedefledik. Samuel Brooklyn, namıdiğer Şoför, görevin tehlikesinden çok sunduğu heyecanı ve “gösteri” fırsatını ön planda tutan bir karakter. “Sonunda be! Biraz aksiyon!”, “Vay! Keyifliymiş! Benzin dolu varilleri patlatmayı kim sevmez ki!” veya “Gösteri başlasın. Güvenli bir yere geçtiğinizden emin olun çünkü bu bebeği kullanmaktan geri durmayacağım!” gibi replikleri, onun bu coşkulu, yerinde duramayan ve pervasız ruh hâlini Türkçeye yansıtmamız için bize yol gösterdi. Konuşma tarzı genel olarak daha pozitif, esprili ve zaman zaman takılgan; “Ben olmasam n’apardın?” veya “Of, ucuz atlattık! Yanınızda olduğuma şükrediyorsunuzdur şimdi.” gibi laf sokmalarıyla ekibe farklı bir dinamizm katıyor.
Argo ve küfür kullanımı, Yeşil Bereli’ye kıyasla Şoför’de çok daha az ve genellikle “Sikerler, bunu yapıp gerçekten başaracak kadar çılgın birileri varsa o da biziz!” gibi yüksek adrenalin anlarında, karakterin o anki coşkusunu, heyecanını veya durumun vahametini vurgulamak amacıyla, daha duruma özel bir şekilde yer alıyor. “Usta”, “dostum”, “beyler” gibi samimi hitaplarla, onun ekip içindeki daha sosyal, dışa dönük ve rahat yapısını pekiştirmeyi amaçladık. Şoför’ün özellikle araç kullanımı, mekanik ve patlayıcılarla ilgili konulardaki kendine olan sarsılmaz güvenini “Tank çalarsak tabii ki kıyamet kopar ama ben hallederim!”, “Kenara çekil! PAK nasıl doğru kullanılır göstereyim!” ve “Benzin kokusuna bayılıyorum!” gibi onun bu ‘çılgın ama sevimli herif’ kimliğini en iyi şekilde yansıtacak sözlerini, karakterine has bir doğallıkla yerelleştirdik. Oyuncuların Şoför’ü direksiyon başında bir virtüöz, patlatma işlerinde bir sanatçı ve tüm fırlamalığına rağmen sonuna kadar güvenilir bir ekip arkadaşı olarak benimsemesini hedefledik.
Bahriyeli (The Marine - James Blackwood)
Ekibin belki de en tecrübeli ve en fazla badire atlatmış üyesi olan Bahriyeli için yerelleştirme tonunu belirlerken onun o oturaklı, profesyonel ama aynı zamanda alaycı ve dünyaya biraz da bıkkınlıkla bakan ‘deniz kurdu’ kimliğini ön plana çıkardık. Yeşil Bereli’nin ham gücünden ve Şoför’ün coşkun enerjisinden farklı olarak, Bahriyeli’nin sesinde daha fazla bilgelik, tecrübenin getirdiği bir yorgunluk ama asla tükenmeyen bir görev bilinci var. “Senden daha uzun süredir komandoyum ve öyle de kalacağım.” veya “Hayat denize benzer. Verdiği kadarını alır, bazen daha fazlasını.” gibi sözlerinde hem engin deneyiminin hem denizci kimliğinin derin izlerini oyuncuya hissettirmeyi amaçladık.
Bahriyeli’nin yerelleştirmesinde onun bu ‘çok şey görmüş geçirmiş’ hâlini yansıtan, zaman zaman iğneleyici ve hatta karamsar olabilen (“O kadar iş, üç beş kâğıt parçası için miydi?”, “Anca evrak çalarız, makine sabote ederiz, rastgele kokmuş balık yağı tanklarını havaya uçururuz! Fransızcamı mazur görün ama siktiğimin crème de la crème’iyiz!”), ancak özünde göreve ve ekibe son derece sadık bir ton hedefledik. Argo ve küfür kullanımı, diğer iki karaktere kıyasla onda daha az ve genellikle “Tabii ki bilimsel deneylerini bu siktiğimin adasının tepesinde yürütmek zorundalardı...” gibi, durumun absürtlüğüne, kendi bıkkınlığına veya yaşadığı hayal kırıklığına bir tepki olarak, daha vurgulu ve kontrollü bir şekilde ortaya çıkıyor. Oyuncuların Bahriyeli’yi sürekli söylenen, dünyanın gidişatından pek hazzetmeyen ama iş başa düşünce her zaman güvenilebilecek, denizin ve savaşın sayısız fırtınasında yoğrulmuş, tecrübeli ve bilge bir yoldaş olarak hissetmelerini sağlamak, temel yaklaşımımız oldu.
Casus (The Spy - René Duchamp)
Casus karakterimizin yerelleştirmesinde, ekibin diğer üyelerinden belirgin bir şekilde ayrılan, son derece sofistike, zeki, her daim sakin ve kontrollü, tam bir beyefendi casus tonu yakalamayı hedefledik. René Duchamp kelimelerini özenle seçen, olaylara analitik bir zihinle yaklaşan ve eylemlerinde zarafeti elden bırakmayan bir karakter. Bu doğrultuda onun konuşmalarında argo, küfür veya laubaliliğe kaçan ifadelere kesinlikle yer vermedik; bunun yerine daha resmî, akıcı, zaman zaman nüktedan ve entelektüel bir dil kullandık. Casus’un en ayırıcı özelliklerinden biri olan Fransız kimliğini ve çok dilliliğini vurgulamak amacıyla, Fransızca “Très bien”, “Mon Dieu”, “Non, non!”, “Oui?” ve Almanca "Soldat!", "Achtung!" gibi ifadeleri olduğu gibi bıraktık.
“Son derece zarif bir çözüm.” veya “Kusursuzca yerine getirildi.” gibi ifadeleri, onun işine olan profesyonel, titiz ve mükemmeliyetçi yaklaşımını yansıtıyor. Onun o cilalı ve mesafeli dış görünüşünün ardında yatan derin vatanseverliği, adalete olan inancı ve Nazi zulmüne karşı duyduğu kişisel öfkeyi ise “Görmezden gelmem gerekiyordu, ta ki cehaletimin sonuçlarına bizzat tanık olana kadar.” veya “Almanya’ya her dönüşümde anılarım yeniden canlanıyor. Nazi ilerleyişini durdurmamız gerektiğini acı bir şekilde hatırlatıyor bana.” gibi daha kişisel ve içsel anlarda, karakterin derinliğini ortaya koyacak şekilde, ustalıkla işlemeye özen gösterdik. Casus’un her bir sözü, onun zekâsını, tecrübesini ve sarsılmaz prensiplerini yansıtmalıydı.
Keskin Nişancı (The Sniper - Francis T. Woolridge)
Keskin Nişancı karakterimizin yerelleştirme tonunda ekibin en sakin, mesafeli, az ama öz konuşan ve tam anlamıyla bir profesyonel olan üyesini yansıtmayı amaçladık. Kelimelerini âdeta bir cerrah titizliğiyle seçen, her bir sözü doğrudan bir amaca hizmet eden ve gereksiz hiçbir ifadeye veya duygusal dışavuruma yer vermeyen bir karakter. Bu nedenle onun diyaloglarında argo, küfür, hatta fazla samimi veya gündelik ifadelere kesinlikle rastlamazsınız. Son derece kısa, net komutları veya durum raporları, onun bu ketum ve tamamen işine odaklı doğasının bir yansımasıdır.
“Mükemmel bir nişancıyımdır.” gibi bir ifadeyi bile büyük bir sükunetle ve sanki tartışılmaz bir gerçeği belirtircesine sarf etmesi, onun kendine olan sarsılmaz ama asla gösterişe kaçmayan özgüvenini ortaya koyuyor. Biz de yerelleştirme yaparken Keskin Nişancı’nın bu ‘az konuş, çok iş yap’ felsefesini Türkçeye taşımaya büyük özen gösterdik. Oyuncular, Keskin Nişancı konuştuğunda her bir kelimenin özel bir ağırlığı olduğunu, gereksiz tek bir hece bile sarf etmediğini ve durumun ciddiyetini onun bu net ifadelerinden anında hissetmeli. Onun sessizliği bile âdeta nişan aldığı hedefe odaklanmasının bir parçası gibi anlam taşımalıydı.
İstihkam Eri (The Sapper - Thomas Hancock)
Son karakterimiz olan İstihkam Eri için yerelleştirme tonunu belirlerken ekip içinde âdeta bir stratejist, doğal bir planlayıcı, birleştirici ve liderlik rolünü bırakmayan bir figür oluşturmayı amaçladık. Hancock genellikle durumu analiz eden, görev hedeflerini, riskleri ve planlarını son derece net bir şekilde açıklayan, ekibe yol gösteren ve zor zamanlarda moral veren bir karakter. Bu nedenle onun konuşma tarzı çoğunlukla resmî, anlaşılır, kendinden emin ve çoğu zaman talimat verir veya yol gösterir nitelikte. “Durun, planın üzerinden bir kez daha geçelim.”, “Oraya varınca şu yeni çıkmış radar kulelerini indirmemiz gerekecek.” veya “Yaparsın be oğlum! İçeriden sana destek olmak için elimizden geleni yapacağız.” gibi ifadeleri, onun bu planlamacı, yönlendirici ve destekleyici rolünü pekiştiriyor.
Argo ve laubali ifadelere onun dilinde neredeyse hiç yer yok. Küfür kullanımı ise son derece nadir; “Sikeyim! İşe yaraması gerekirdi!” gibi görevin kritik bir anında yaşanan aksaklığa gösterdiği tepki veya Çavuş O’Hara’nın hayatta olduğunu umuyor oluşundaki “Hâlâ yaşıyor amına koyayım!” gibi, tüm profesyonel duruşunun ve kontrolünün bir anlığına sarsıldığı, aşırı kritik ve yoğun duygusal patlama anlarıyla sınırlı. Bu nadirlik, bu tür anların etkisini daha da artırıyor ve karakterin insani yönünü güçlü bir şekilde vurguluyor. İstihkam Eri’nin uzmanlık alanı olan patlayıcılar, sabotaj ve teknik detaylar konusundaki derin bilgisi, diyaloglarına doğal bir yetkinlik ve otorite katıyor.
“Belki de tek başınayken yoktu. Ama artık yalnız değilsin. Senin için canını ortaya koyacak yoldaşların var.” veya “Kendine biraz daha güvenmen gerek.” gibi sözleriyle ekip arkadaşlarına psikolojik destek olan, onların potansiyelini gören ve onları motive eden bir yanı da ön planda. Onun tonunda, görevin ve taşıdığı sorumluluğun ağırlığını yansıtan bir ciddiyetle birlikte, ekibine olan sarsılmaz güveni ve güçlü bir yoldaşlık ruhunu ve liderlik vasfını yansıtmayı hedefledik. İstihkam Eri, oyuncular için hem güvenilir bir komutan veya kıdemli bir astsubay hem de zor zamanlarda sırtını yaslayabileceği soğukkanlı, yetenekli bir uzman ve babacan bir figür olarak öne çıkmalı.
İşte Yeşil Bereli’nin asi ruhundan İstihkam Eri’nin planlamacı zekâsına, Casus’un kibar ustalığından Şoför’ün enerjik patavatsızlığına kadar Commandos: Origins’in her bir ikonik karakteri için yerelleştirmede izlediğimiz yol bu şekildeydi. 23 Studios olarak her bir komandonun o kendine has tavrını, konuşma tarzını ve ekip içindeki dinamiğini Türkçeye en doğru şekilde aktarmak için titizlikle çalıştık. Komandoların maceralarını kendi dilimizde takip edecek olmak, oyunun atmosferini ve taktiksel derinliğini çok daha keyifli hâle getireceğine eminiz.